28 Mayıs 2025 Çarşamba

münazara. serbest kıyafet

 - Bu ülkede çocuğunun dershane ücretini ödeyemediği için hapishaneye düşen anneler, atanamayan onca öğretmen, 50-60 kişilik sınıflarda okumak zorunda bırakılan öğrenciler varken öncelikli sorun kıyafet serbesti mi olmalı? 


- Türkiye'nin 1995 yılında taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre çocukların kendilerini ilgilendiren konularda söz söyleme hakkı vardır. Bu nedenle de öğrencilere kıyafet dayatması yapılamaz. Fakat yıl 2020 ve biz hala bu konuları tartışıyoruz. 


- Tek tip giysi uygulaması baskıcı otoriter sistemlerin kendilerine hizmet eden insan tipi yetiştirme isteğinin ürünüdür. 89 yıldır bu örtüyle eğitim sistemimizin ulaştığı bir nokta yoktur. 

 

- Öğrencinin ne giydiği değil, ne öğrendiği, bilim ve teknik alanında hangi beceri ve yetenekleri kazandığı önemlidir. 

 

- İlköğretimde kıyafet serbestliği birkaç okulda denenmiş ve bu denemelerden olumlu sonuçlar elde edilmiş. Öğrenciler kendilerini daha rahat hissettiklerini, özgüven kazandıklarını, öğretmenlerine daha saygılı ve derslerine daha ilgili olduklarını söylemişlerdir. 

 

- Şimdi bakanlık işe öğrencilerin kravat takma zorunluluğunu ortadan kaldırarak başlıyor. Öğretmenler kravatın artık bir formaliteye döndüğünü ve kravatların gevşek bırakılarak artık daha saygısız bir görüntü oluştuğunu belirtmişlerdir. 

 

- Üniformanın disiplini sağladığına ilişkin yanlış bir kanı var. Üniforma deyince benim aklıma iki şey geliyor; asker ve polis. Askerlik Türkiye ve dünyada en disiplinli kurum. Fakat askerde disiplini sağlayan, bir kumaş parçası olan üniforma değil oradaki emir-komuta zinciridir. Biz okullarımızda asker değil, kendi geleceğini kendisi kurabilecek, zihni ve vicdanı hür nesiller yetiştirmeye çalışıyoruz. 

 

- Bir çocuğun, ayakkabısı, çantası, cebinde son model dokunmatik cep telefonu var. Bunlar zaten  statü farkını gösterir. 

 

- Öğrencilerin kıyafetlerini tek tipleştirmek, Türkiye'nin geleceğini tek tipleştirmektir. 

 

- Kıyafet serbestisi aile bütçesini zorlayan ekstra bir masraf değildir. Asıl okul üniformaları aile bütçelerini zorlayan ekstra masraflardır. Çünkü zaten herkesin hali hazırda günlük kıyafetleri var. 

 

- Her yerde şartlar aynı değil. Mesela Hakkari'deki bir çocuk, boyunca kar altında okula gidiyor. Ama kıyafet serbest olsaydı giyerdi kar pantolonunu rahatça okula giderdi. 

 

- Okul üniforması ucuz bir şey değil. Düşünün maddi durumu iyi olmayan bir aile ellerindeki tek parayla okul üniforması alıyor. Oysa ki o parayla daha uygun birkaç çeşit kıyafet alabilir.

 

- Yaşamın eşitsizliğini kılık kıyafeti eşitleyerek ortadan kaldıramazsınız. Öğrenci okul kapısından çıktıktan sonra hayatın tüm farklılıklarını yaşamaya devam edecektir. 

 

- Çocuklar herkesin birbirinden farklı olduğunu küçükken öğrensin, şekilcilikten vazgeçsin.


Oldukça heyecanlı geçen münazarada 3.Grup temsilcileri, tek tip kıyafet uygulamasının 1980 darbesi sonrası uygulanmaya başlandığını, darbenin ise bilim ve özgürlük önündeki en büyük engel olduğunu savundu. “Dar Gelirli Veliler Nasıl Bu Yükün Altından Kalkacak?”

4.Grup Başkanı Abdullah Erdoğan, “Serbest Kıyafet” uygulamasının öğrenci, veli, öğretmen üçlüsünü olumsuz etkileyeceğini savunarak, şunları söyledi:


“Serbest kıyafet uygulaması il başlarda masum bir uygulama olarak görülse de olumsuz sonuçları sonradan ortaya çıkmaya başladı. Bu uygulama ile yoksul – zengin öğrenci ayrımı olacak. Yine dar gelirli veliler nasıl bu yükün altından kalkacak? Öğretmenler ise bu tartışmanın ortasında kalacak? Sürekli Avrupa örnek gösteriliyor ama şu bilinmeli ki ülkemiz hala Avrupa standartlarını yakalayamadı. Türkiye’de işçi sınıfının yüzde 45’i asgari ücretli yani açlık sınırında” dedi.



“Tek Tip Uygulaması Hapishanelerde Bile Kalktı”

Tek tip kıyafet uygulamasının hapishanelerden bile kaldırıldığını savunan 3. Grup temsilcileri, Türkiye’nin tek tip kıyafetle yakaladığı başarıyı sorgulaması gerektiği savundular. Avrupa’nın tek tipten vazgeçtiğine dikkat çeken serbestçiler, güvenlik endişelerinin de yersiz olduğunu ve kart yada parmak okutma sistemlerinin getirilebileceği fikrini öne sürdüler. Tek tip kıyafetin kot zihniyet olduğunu dile getiren serbestçiler, ayrıca tek tip insan yetiştirilme zemini olan bu uygulamanın kaldırılması gerektiğini belirttiler. Ben de o siyah önlükler içinde, boynu dilim dilim kesen, kolalı beyaz yakalıklarla okula gidenlerdendim.

İçindekini hiçleştiren, hepimizi aynı tornadan çıkmışçasına “bir”leştiren o üniformaya hapsolmayı hiç sevmedim.

Benim lügatimde “tek tip” demek, “tipsiz” demekti.

Daima “çok tiplilik”i benimsedim.

* * *

Elbette işin felsefesindeki sosyal adalet duygusunu anlıyorum.

Önlüğün yıllar yılı fakir ile zengini eşit göstermekte, çocukların komplekse kapılmasını önlemekte kullanıldığını biliyorum.

Bu çabayı önemsiyorum.

Ama hepimizin gönülsüz içine tıkıldığı o kara formaların, yoksulluğu kamufle etmeye yetmediğini de hatırlıyorum.

Üstüne kaç önlük dikersen dik, fukaralık, pantolonundaki yamadan, üç numara saç tıraşından, kenarları kıvrık metot defterinden ele verir kendini; götürür sınıfın en arka sırasına oturtur seni...

Sabah ekmeği dağıtıp gelmiştir, evde yeterince beslenememiştir ya da babasından dayak yemiştir; o yüzden çabuk kirlenir yoksul çocuklarının kolalı yakaları; silgileri kokmaz, önlüklerinden sökük, pabuçlarından delik, karnelerinden kırık eksik olmaz.

Demem o ki, ne kadar tek formaya hapsetsen de fukaralık, bir yolunu bulur, söyler ailenin gelirini...

Tersinden bakarsanız, sosyal adalet fikriyle giydirilen üniformanın, özünde sınıfsal farklılıkları gizleyen, hatta göz ardı ettiren bir kara battaniyeye dönüştüğü de söylenebilir.

Asıl amaç, yoksulluğu önlükle örtmek yerine, sosyal politikalarla tarihe gömmek olmalıdır.

* * *

“Okullarda kıyafet serbest!” haberini, kara önlükle büyümüş çocuklar adına sevinçle karşılıyorum.

Gösteriş merakı, marka işgali, kıskançlık hali, aşağılanma ihtimali...

Bunlar sınıflarda fiilen zaten vardı. “Bir sınıfın, diğer sınıflar üzerinde tahakkümü” görünür haldeydi. Bazı öğrenci okula beş durak öteden yürüyerek, bazısı makam arabasından inerek geliyordu. Kimisi çantasıyla, kimisi zuladaki cep telefonuyla hava atıyordu.

Herkesi tek tip giydirerek “eşitlik hissi” vermeye çalışmaktansa, çocuklara hayatta kıyafetin değil fikriyatın önemli olduğunu anlatmak ve sınıfta onlara gerçekten eşit davranmak daha önemlidir.

* * *

Eleştirilerime gelince:

Başbakan’ın “Herkes, gücü neye yetiyorsa onu giydirsin” demesi, bahsettiğim sosyal adalet fikrine ve sosyal politikalar meselesine hiç aldırmadığını gösteriyor.

İslamcı basındaki “Yetmez ama evet” yaklaşımı ise, serbest kıyafetin peşinden başörtüsü serbestisi talebinin geleceğini belgeliyor.

Zaten bence, asıl mesele, serbest kıyafete değil, hükümete güvensizlikte:

“Dindar nesil yaratacağız” şiarıyla yola çıkan bir hükümet, “Okulda inkılaplara uygun tek tip forma mecburiyeti kalksın” deyince “Tamam, şimdi türban taktıracaklar” kaygısının yaşanması doğal.

Türban mücadelesi ayrı yapılır.

Ama ben, “Başörtüsü taktıracaklar” korkusuyla önlüğe taraftar olmayacağım gibi, “Önlük yasağı kalkacak” diye de üniversite öncesinde başörtüsünü savunmam.

Pozisyonum başlıktaki gibidir:

Okulda serbest kıyafete evet, türbana hayır!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder