Grigory Petrov – Beyaz Zambaklar Ülkesinde - 26/06/20 - 26/06/20
Yeni nesillere artık eskimiş, gerçekten zamanı geçmiş
yönetim tarzları zorla uygulanamaz. Yeni nesillere daha yeni, daha akla uygun,
daha adaletli, daha sağlam temellere dayanan yönetim tarzlarının uygulanması
gerekir. Aklı başında yöneticilere sahip ülkelerde, artık bu işler böyle
yapılmıyor. Bu memleketlerde, sarsıntı ve yıkıntılara meydan vermeden, halkın
yönetimi için daha çok bilgi ve düşünce isteyen, daha adaletli yollara
başvuruluyor.
Kimi ülkelerdeyse devlet adamları, halkın yönetim ve
eğitiminin yavaş yavaş düzeltilmesi gerektiğini anlamıyor veya anlamak
istemiyor. Sayfa 8
Carlyl’a göre; millet ve cansız bir kil tabakası gibidir.
Eğer bir sanatçının eline geçmezse, sonsuza kadar şekilsiz ve hareketsiz kalır.
Kısacası Carlyl’ın fikrine göre, milletlerin ve hatta bütün insalığın tarihini
yapanlar, manen kuvvetli olanlar, zeka ve yetenek sahibi bireylerdir.
Kahraman, halkı heyecanlandırır ve alevlendirir. Fakat onu
milletinden aldığı ateş ve heyecanla yakar.
Finler, kendilerine ‘’Suom’’ ve çok sevdikleri ülkelerine de
‘’bataklık arazi’’ anlamına gelen ‘’Suomi’’ derler.
Finlerin sahip olduğu büyük kültür ve medeniyet, sadece
millet fertlerinin çalışmalarının bir ürünüdür.
* Millet sizi iyi bir öğrenim gördükten sonra, bir maaşa
konasınız, akşamları kahvelerde iskambil veya domino masasının başına geçip
eğlenesiniz diye okutmamıştır.
* Tüm bunlardan halkı suçlamak mümkün müdür? Dinden halka,
kim, nerede, ne zaman ve nasıl söz etmiştir?... Şimdi ise, büyük yortularda
bile kiliseler bir çöl kadar ıssız!
* Veba, kolera mikropları gözle görülemez. Ama bunlar çok
küçük olsalar da bütün bir ülkeyi kırıp geçirir.
* Şehirlerdeki evlerde çoğunlukla oturularak geçirilen bir
yaşam, sağlığı bozar, kasları gevşetir. Kanı zehirler, insanları
tembelleştirir.
* Suç gençlerde değil, sizde! Siz gençleri nasıl
eğitirseniz, onlar da öyle yetişir. Gençlere ne terbiye verdiniz?
* Anne babalar, çocuklarının ruhunu etkileyecek sözleri
bilmezlerdi ki söylesinler. Onların kalıplaşmış ve sıradan öğütleri çocuğun
ince ruhunda bir etki yapmazdı.
Lev Tolstoy şöyle demiş: ‘’Herkes, hayatında sadece refaha
kavuşmak ister ama hiç kimse hayatı yükseltmek için gayret göstermez ve
çalışarak hayatını daha iyi bir şekilde ayarlama ihtiyacını duymaz.’’
* Eğer gençliğin ruhunu, ekilmeyen bir tarla gibi kendi haline
bırakırsanız, orada ısırgan ve diken yetişir.
* Talihsiz millet! Hem soyulur hem de birbirini soyar. Tanrı
sevgisi için ulu mabetler yapar, sonra bu binaların önündeki meydanlıkta
binlerce insanı diri diri yakar. Bir kısmı da Tanrı yolunda ölür.
* İçimden de, Ey Tanrı’m, beni niçin yakalattırmıyorsun diye
isyan ediyordum, yakalanmayınca daha çok kızıyor, gökyüzüne bakıp demek ki
orası da boş, yeryüzü de yalan, gök de yalan, diyordum.
* Biri, soğuk bir karanlık ve bilgisizlik içinde ölmüş,
diğeri güneş ışınlarıyla parlak bir bahar hayatı yaşamaya çağrılmıştır. –
Haydut Karokep
* İnsanlık her zaman koca bir çocuğa benzer. İnsanlar kendi
aralarındaki anlaşmazlıkları hep kavga ve gürültüyle çözerler. İyi fikirlerini
bile eli sopalı savunmak isterler. – Yarvinen’in ilhamı olan konferanstan
* Ben kurabiye satarım ama niçin kendi sanatımda, kendi
işimde Robinson olmayayım? Bu işi o dereceye vardırabilirim ki, ballı ve tatlı
kurabiyeler, bu ülkede yalnız zenginlere özgü bir lüks olmaktan çıkar, fakirler
de bunları kolayca elde eder.’’
* Sanırım, yeryüzündeki ulusların çoğu henüz yamyamlıktan
kurtulamamıştır. Yalnız, şimdiki yamyamlık eskisi gibi değil. Başkalarının
topraklarını zorla alan komutanlardan, niçin bu kadar büyük bir saygıyla söz
edildiğini anlayamıyorum. Büyük İskender, Anibal, Sezar, Napolyon ve daha
bunlar gibi binlerce komutan, yabancıların topraklarını yağma etmekten başka ne
yapmıştır?
* Milletin bu katlanma gücünden aşk ve heyecanla söz edilir.
Milletin sabırla dayanması, bir din derecesine yükseltilir. Zaten
Hristiyanlığını sabır ve dayanma dinine çevirmemişler midir? Sayfa 80
* Memleket halkının en kalabalık ve asıl kesiminin kültürden
yoksun bırakılması, bir cinayettir. Bu, devletin kendi kendini yıkması, yağma
etmesi demektir.
Sayfa 88, Dante – Cehennem. / Sayfa 91 – Çocuklara vurulan
iğneler.
‘’Sen, ne Sezar’dın ne Napolyon’dun. Bir karış toprak işgal
etmedin. Bir damla kan dökmedin. Fakat yurdumuza binlerce yeni, sağlam, güçlü
ve çalışkan el kazandırdın.